Herkese merhaba 🙂
Bu blogu açmamın ilk amacı araba tutkunu olmam. Diğeri ise yıllardır yıkılamayan mantaliteye bi balyoz da benden olsun kafası. O mantalite de malumunuz; kadınlar iyi araba kullanamaz! Kim demiş efendi! Ben yollarda neler yaşadım bu zamana kadar, erkek sürücünün yaptığını ben yapsam çoktan ‘kadın şoför işte’ derler dediğim zaman çok oldu. İleri viteste gittiğimiz düz yollar kadar geri viteste gittiklerimiz var çok şükür. Ters yön sevenler sağolsun.
Kendimden bahsedeyim biraz; ben Merve, İstanbul’da yaşıyorum ve ne zaman trafikte kalsam; ‘kronik trafik bu, hep Amariga’nın oyunu bunlar’ diye söylenerek parmak sallaya sallaya sürüyorum arabamı. Bu işkenceye rağmen yine de insan kopamıyor bu şehirden. Bu konuyu seçme amacım da söylediğim gibi; araba kullanmayı çok seviyor olmam. Aramızda kalsın, şoförlüğüm hiç de fena değildir.
Sene 2009, ben ehliyetimi yeni almışım. Son… Bu kısmı bu kadar çünkü azıcık beklemem gerekiyodu kızçeme kavuşmak için. Kızçe demişken, Arnavut göçmeniyim ama bunu sonra anlatırım. Hep Karadenizliye benzetiliyorum.
2010 yazıydı, bi gün ev telefonu çaldı, o zaman tabii internet kablolu, ev telefonu var, telefonla konuşurken internet kopardı bazen.. Neyse işte telefon çaldı; o zamanlar babamın arkadaşı olduğunu sandığım bey aradı bizi. Babamın araba aldığını söyledi anneme, annem de tutamadı tabii kendini, aslında bi şey söylemedi ama canım anamın tüm mimiklerini bildiğimden anladım ki müjde var. SHERLOCKED! Hiç unutmuyorum camda bekliyordum babamı hevesle. Ahh! 18 yaş…Babam geldi; bi baktım ne göreyim! Suzuki Splash, benim gibi tombiş bi araba! 🙂 Araba geldi hoş da geldi gelmesine ama acemilik.. Ah o acemilik.. Arabayı park ettiğimi sanıyodum, meğer sadece yolda kontağı kapatıp gidiyomuşum, park değilmiş o. Ama o zamanlar biri vardı diyeyim sadece, sağolsun sadece onu izleyerek baya iyi öğrendim araba park etmeyi. Şimdi şoförlüğümün nirvanasındayım çok şükür, çok da mütevaziyimdir bu konuda.
Arabamla maceralarımı anlatmaya devam edicem.
Oldlar bilir; beni özleyin anacım baaaay 🙂